Sahte Bir İmparator ve Oğlu
I
Roma kurulduğu günden beri en büyük korkumuz Remus ve Romulus'un yaptığı gibi Roma’da işlenilen bir cinayet ve Roma'nın üzerimize çökmesiydi.
Galya'nın yegane fatihi Sezar olarak bu korkuya son vermek amacıyla beni vatan haini ilan eden Roma senatosu üzerine "Alea iact est" diyerek yürüme kararı aldım, birçok insan bu yüce emeli anlamayacaktı tabii ki. Ama beni en çok üzen oğlum Brütüs'ün Roma senatosundan taraf almasıydı ama babalık ve imparatorluk arasında bir çizgi vardır nitekim bunu en iyi ben bilebilirim. İç savaşımız sona erip Roma huzura ulaşıp, büyük komutanına kavuştuğunda Brütüs bana özürlerle dolu bir mektup gönderdi onu affetmekten başka bir şey geçmedi aklımdan, bana bağlılığını bildirince ona İmparatorluk’ta bir vilayet hatta kendi fethettiğim vilayeti de verdim! Peki, neyin karşılığında? Yıkılmış bir imparatorluk ve baba katili bir oğuldan başka bir şey bırakmadım arkamda...
Ey Romalılar, yurttaşlar, kardeşler kulak verin bu dediklerime! Brütüs soyu despot bir kralı Roma’dan kovmuştur, Roma’nın temellerini de demokrasimizle beraber sağlama almıştır. Sezar ellerini Romalıların kanına bulayarak tanrılarımızın bize yasakladığı yegane şeyi Roma’da kan dökmeyi yasaklayan kutsalımızı çiğnedi ve bunun karşılığını almak zorunda kaldı. Sezar'a özürlerle dolu bir mektup yazmam sadece daha ilerisini planlamak içindi onun yakınında durmak ve benden şüphe etmemesini sağlamak... Tam olarak tahmin ettiğim gerçekleşti ve Sezar benim onun oğlu olduğumu düşünerek cidden buna inanarak af isteğimi kabul etti. Bundan sonrası artık sadece planımızı oluşturmak ve Roma Cumhuriyeti’ni bu diktatörün elinden kurtarmaktı...
Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovaladı Roma’daki gücümü sağladığımdan emin oldum. Sayısız panayır, gladyatör dövüşü ve triumph düzenledim; Roma halkının refahı için her şeyi yaptım. Geriye kalan tek şey senatörlere yönetimimi kabul ettirmekti, sayısı iki olan yönetici kürsüsünü teke indirdim, eskiden krallarımızın giydiği monarşiyi temsil eden mor pelerini giydim. Senatörler sessizlik içerisinde sadece beni izlemekle yetindi, Roma'yı büyük bir imparatorluğa dönüştürmekten bir adım uzaktaydım sadece...
II
Bu bardağı taşıran son damla oldu, Sezar'ın pelerini giydiğini gördükten sonra emin oldum: Sezar bir diktatör olmak istiyor ve ne pahasına olursa olsun durdurulmalıydı. Benim başını çektiğim Romanın önde gelen isimlerden Cassius ve Decimus’un da içinde bulunduğu bir komplo kurmaya başladık. Emindik, Sezar’ı öldürmekten başka bir çaremiz yoktu, komplomuza katılan senatör sayısı Sezar'ın güç delisi hareketlerinden dolayı gün geçtikte artmaya devam etti. Her şeyin sonuna geldik Sezar yarın mecliste son sözlerini söyleyecek ve diktatörlük hayalleriyle sonsuz bir uykuya dalacak.
Eşim Servilia beni bir sonraki gün senatoya gitmemem için uyardı. Söylediğine göre senatoda bana karşı bir şeyler yaşanabilirmiş, bu sözlerin üzerine senatoya gitmedim ama ertesi gün senatoya gitmek zorundaydım, yönetmem gereken bir İmparatorluk var, tabii o sırada senatoya girerken belinde bıçaklarla giren senatörler hakkında hiçbir fikrim yoktu...
III
Sezar herhangi bir günmüş gibi koltuğuna oturdu ve günlük meseleler konuşulmaya başlandı. Planımızı harekete geçirmenin tam vaktiydi, bu diktatör hayatında son kez koltuğuna oturacaktı. Komplocular hep birden ayağa kalktı ve aramızdan birisi iç savaşta Sezar’a karşı savaştığından dolayı sürgünde olan kardeşinin affını istedi. O sırada bizler yavaş yavaş Sezar’ın etrafını sarıyorduk. Sezar, bu talebi kardeşinin hiçbir pişmanlık veya af talebi olmadığından dolayı reddetti. Sezar tam konuşmasını bitirdiğinde Casca arkasında duruyordu, işaretin verilmesiyle Casca bıçağını çıkardı ve Sezar’ın kalbine hedef aldı ama ıskalamıştı. Bıçak darbesi Sezar’ın koluna isabet etti ve kanamaya başladı, Sezar bıçağı tutarak “Casca ne yapıyorsun?” diyebildi sadece. Sezar ve Casca çocukluklarından beri birbirlerini tanıyorlardı, bu hamle bütün senatoda bir şok etkisi yarattı. Casca ve Sezar dakikalarca boğuştular, kimse ne Casca’ya ne de Sezar’a yardım etti sonunda Sezar ayağa kalkıp Casca’dan kurtulunca ilk gördüğü kişi, onu yüzünden bıçaklayacak olan Cassius idi. Sezar darbeden etkilenmiş geri geri yürürken diğer komplocular tarafından tekrar tekrar bıçaklandı. Sezar sonunda bütün gücünü kaybetmiş ve koltuğunun arkasındaki heykelin önünde yığılıp kalmıştı.
IV
Evet bugünün geleceğini biliyordum, her İmparator’un nefret edenleri vardır ama... Casca ve Brütüs? Yerde kanlar içinde yatarken, sessizce ölümümü beklerken gördüğüm son şey oğlum Brütüs’ün elindeki bıçakla bana yaklaşmasıydı, komplocular arasında oğlumu görmek... Ağzımdan çıkan tek şey “Et tu, Brute?” oldu. Tanrılar, bana pişman olmayı dileyecek vakti bile fazla gördü, dünyam karardı ve başımın üzerine doğru çöktü. Gözlerimin önündeki son manzara: her şeyi mahvetmenin ve dipte olmanın tarif edilemez acı hissiydi...
V
Sezar öldükten sonra senatoyu sessizlik kaplamıştı, ellerim kanla kaplıyken senatörlere doğru yürüdüm ve Cicero’yu işaret ettim. “Cicero, özgürlüğünü geri kazandın!” dedim sadece.
Sezar
Et tu Brute
Hainlerin yanında mıydın?
Et tu brute
Evladım bana nasıl kıydın?
Et tu brute
Kanımı kanına karıştırdın
Et tu brute
Sen ki bir zavallıydın
Brute
Carissimi tata
Ellerime baksana
Carissimi tata
Adını yazacağım duvara
Carissimi tata
Hakikat adına
Carissimi tata
Non fuit personale
Sezar
Bruta vultus ad me
Sana bir hikaye anlatayım
Bruta vultus ad me
Lanetler yağdırayım
Bruta vultus ad me
Cehennemin gözlerim olacak
Brute
Carus imperator
Bak bitti
Carus imperator
Zaferlerini kutlayan bizlerin
Carus imperator
İhtiyacı kalmadı sana
Carus imperator tata
Alea est supra
Carus imperator tata
quieti nunc in pace
Sezar
Fili, in nomine democratiae
İhaneti meşru kılma
Haec democratia non est,
mi fili ista quidem vis est!
Et tu brute: Sende mi brütüs?
Carissimi tata: Sevgili baba.
Non fuit personale: Şahsi değildi.
Bruta vultus ad me: Brütüs bana bak!
Carus imperator: Aziz,sevgili imparator
Alea est supra: Kumar bitti.
Queti nunc in pace: Artık huzur içinde uyu.
Fili, in nomine democratiae: Oğlum, demokrasi adına
Haec democratia non est,
mi fili ista quidem vis est!: Bu demokrasi değil oğlum bu şiddet!
Hikaye: Enes Yazıcı
Tablo: Elif Kansu
Şiir: Laz